6 Kasım 2012 Salı

Telefondaki büyük tehlike


Cep telefonu üzerindeki mikroplar, kulak ağız ve gözlerimizi etkiliyor.


Elektronik cihazlar üzerindeki mikroplar bizi oldukça hasta etmeye yetebilir! Özellikle dokunmatik telefonlar konusunda bilimadamlarından uyarı var!
Bilimadamları cep telefonu üzerindeki mikropların kulak, ağız ve gözlerimizi etkilediğini tespit ettiler. Ekrandaki bu virüsler grip gibi hastalıklara daha sık yakalanma riskini artırıyor.
Güney Karolayna Üniversitesi Mikrobiyoloji Bölümü, dokunmatik ekran telefonlarda virüsler tespit ettiklerini ve bu virüslerin insan sağlığını tehdit ettiğini açıkladı.
Hindistan’da bir laboratuarda yapılan testlerde dokunmatik ekran üzerinde anormal derecede çok dışkıdan bulaşabilen koliform bakteriye rastlandığı kaydedildi.
Dokunmatik ekran telefon kullananların ekran temizliğine özellikle dikkat etmeleri gerektiği belirtilen araştırmada, telefondaki virüslerin çoğunlukla grip, isal ve göz enfeksiyonuna neden olduğu belirtildi.

2 Kasım 2012 Cuma

Kadınların Tipik Yalanları


Kalıplaşmış iki adet yalan söyleme girişimi
1)"Ben zaten çok talihsiz bir kadınım"
Bu yalan biçimi daha çok bir tartışmanın ortasında ve yenilginin artık kaçınılmaz olduğu anda aniden ve genellikle titreyen bir ses tonuyla aktarılır. Etkisinin artması maksadıyla da ilaveten bir ağlama krizi de eşlik edebilir bu duruma..
Oysa gerçek verilere bakıldığında "böyle bir talihsizlik var mıdır " sorusunun cevabı hemen ve gayet net bir biçimde "hayır!" dır..
Çünkü evinde yuvayı yönetmesi için görevlendirilmiş bir kadının durumu muhtemelen azgın kapitalist piyasa koşullarında onu bunu kandırarak, binbir türlü taklalarla başkalarının cebinden para apartmaya uğraşan erkeklere oranla daha rahattır.. Üremeyi de gerçekleştirirlerse zaten bakıcılar, baba ve anneanneler yardımcı kuvvetler olarak yetişeceklerdir kuşkusuz..
Yine azgın kapitalist koşulların sık sık beynine güzel kadın kalçaları, yuvarlak göğüslerle desteklenerek tüketim bombardımanı yapılmış erkeklere sonuçta sistemin gösterdiği hedef çaktırmadan "evdeki" olmaktadır.. Yani bir süre sonra o afişlerde ve boyalı medya sayfaları üzerinde teşhir edilen foto şoklu kadınlar zamanla "evdeki"ne dönüşecek bir illiyüzyonun yaratıcılarıdır aslında.. Erkekler için tercih bellidir: Tahayyülde "sokaktaki", fiiliyatta "evdeki"...
Ne garip ki bu tür tartışmalarda hiçbir erkeğin yukarıda ifşa ettiğimiz gerçeklerin farkına varıp, "ben zaten çok talihsiz bir herifim" dediği duyulmamıştır..
2)" Kocamdan sonra ilk sensin.."
Boşanmış kadınların daha sonraki ilişkilerinde kurdukları ve ısrarla doğru olduğunu savundukları bir yalan türüdür. Genelde, ilişkinin en hassas noktasında; birden bire erkeğin gözünde geçmişe dayalı ilişkinin rahatsız edici hayallerinin belirmeye başladığını hisseden kadın biraz duraksayarak ve duygulu ama şehvetli bir ifadeyle bu sihirli cümleyi kurar.
Tabii zeka küpü olduğundan zerrece kaygısı olmayan erkek kahramanımız, bu rahatlatıcı olarak yorumladığı cümleyle aslında kendini "sahip" hissederek daha bir kışkırtılmış şekle bürünüverir.. Oysa durumda değişen bir şey yoktur, geçmiş zaten geçmiştir, oraya bir müdahale sözkonusu olamaz ve de zaten tanışılmazdan önceki ilişkiden kime, ne demek düşer.. Öyle de! Bu cümlenin barındırdığı tuhaf ve çekici durum bu olsa gerek.. Tabii farklı vakalarda birden tersine gaza gelen erkek modelleri de yok değildir..
"Eski koca figürünün kadın tarafından yanlış bir zamanlamayla hatırlatılması" ; sonu darpla biten bir sürü hadisenin çıkmasına vesile olmuştur.. Olmuştur da bu azınlıktır, çünkü bu cümlenin nerede kurulması gerektiği kadında içgüdüsel bir davranış şeklidir ve onlar, gayet de iyi bilirler..

28 Ekim 2012 Pazar

Kusursuz İlk 3 Saniye

Karşınızdaki kişi her kim olursa olsun ilk 3 saniye kaderinizi belirler. Karşı cinsle tanışırken ilk 3 saniyede sizin ona onun da size karşı bir ön yargısı oluşur. Bu hem olumlu hem de olumsuz olabilir. Eğer bu ön yargının olumlu olmasını sağlayamazsanız kırmanız çok zor olacaktır.


Kusursuz ilk 3 saniye! Ama nasıl?


Öncelikle karşı cinse yaklaşırken kafanızda saatlerce kurduğunuz planların gerçekleşmeyeceğini bilin. ne kadar çok plan o kadar çok risk. 


'Carpe Diem' yani anı yaşayın. O an içinizden nasıl davranmak gerekiyorsa onu yapın. Bir kızla tanışma uğruna kendinizden çıkıp bir başkası olmayın. Bu hem belli olur hem de ilerde ortaya çıkacağını bile bile yalan söylersiniz. .  . (bkz: Kızlara Yaklaşırken Ne Yapmalı?)

Ama her şey nasıl konuşacağınızdan ve nasıl davranacağınızdan ibaret değil, öyle değil mi? Siz o an ne söylerseniz söyleyin kızın pek umurunda olmayacak. O yüzden görünüşünüz ve kokunuz burda ön planda olacak. 
 

23 Ekim 2012 Salı

Aşkı Nerede Bulurum?



Hemen her gün dışarıya çıkıyorum ancak doğru dürüst bir erkek ile tanışabilmiş değilim mi diyorsunuz? O zaman aşk şansınızı sosyalleşerek artırın!
‪Bayanlar, öncelikle kalabalık bir grup halinde dolaşmamaya dikkat edin. Dışarı çıkmak için 2 kişi maksimum rakam olmalı. Kalabalık olmaktansa yalnız çıkmayı tercih edin. Sürü halinde dolaşmanız etraftaki diğer kişilerin size yaklaşmasına fırsat vermeyecektir.
Flörtöz mekanlar seçmek lazım. Salı günü hareketli olan bir yer perşembeleri boş olabilir… Mekanda köşedeki bir masaya çakılıp kalmaktansa gelen geçeni görebileceğiniz orta bir masada ya da barda oturmayı tercih edin. Gelene geçene hakim bir yere oturun derken gözleriniz dört dönüp herkesi fıldır fıldır süzmeyin. WC’ye giderken ya da bardan içki alırken ortalığı kolaçan edebilirsiniz.
Kendinize müdavim mekanlar edinin, tanımadığınız biri size nerede ne zaman ulaşabileceği hakkında fikir sahibi olmuş olur. Ayrıca tarzınıza hitap etmeyen yerlere sırf piyasa olduğunu düşündüğünüz için gitmeyin! Pizzacı popüler oldu diye hergün pizza yemek, alkol sevmediğiniz halde barda soda-limon ile oyalanmak eğreti bir görüntü oluşturuyor. Zevklerinize hitap etmeyen bir yerde tanıştığınız kişi uzun vadede size ne kadar hitap edebilir?
Arkadaş kutlamaları yeni insanlarla tanışabilmeniz için biçilmiş kaftan.Doğumgünleri, yılbaşı, özel gün kutlamaları sosyalleşmek için doğru tercih. En iyi arkadaşınızınkindense, özellikle ikinci çemberden tanıdığınız arkadaşlarınızın partilerini önemseyin. Tanıdık simalarla ilgilenmeyi bırakıp, çevreden haberdar olmak için kendinize şans tanıyın.
Mezunlar günü sohbetleri, film öngösterim kokteylleri, spor salonunuzun bahar aktiviteleri de ortak noktalarınızı paylaşabileceğiniz karşı cinsten insanlarla tanışma şansınzı artırır. Burada önemli olan şey, itici olacak boyutta bilmiş tavırlar içinde olmamak.
Yeme-içmeye meraklıysanız, şarap&viski tadımları bu sene çok revaçta. Butik şarapevlerinde 10 kişilik masalarda, şarap üzerine hem keyifli bir sohbet dönüyor hem de yeni insanlarla tanışma fırsatı yakalıyorsunuz. Daha sert tatlardan hoşlananlar için Galata civarındaki viski tadımları da önerilebilir.
Kurumsal bekarların yeni gözdesi iş çıkışı partileri. İş çıkışında biten günün değerlendirmesini yapmak, civar çalışanlarıyla kaynaşmak için ideal bir tercih. Dj eşliğinde içkinizi yudumlarken, asansörde karşılaştığınız o kişiye standınızda rastlayabilirsiniz. Ne de olsa iş dünyası küçük, beğendiğiniz kişinin 3. dereceden tanıdığınız çıkma ihtimali yüksek.



Kendinizi Fark Ettirin

Herkesin başına hayatında en az bir defa gelmiştir. İlgi duyduğunuz kişinin sizi arkadaşı, dostu, kardeşi gibi gördüğü ancak sizin hiçte öyle hissetmediğiniz bir zaman. Karşınızdaki erkek sizi o kadar yakın görüyordur ki, eski kız arkadaşlarını anlatmaktan tutun, bir kafede oturduğunuzda etraftaki kızlar hakkında yaptığı anlık yorumlara kadar herşeyi sizinle konuşur. Ancak bilmez ki, o sırada siz onun ne kadar etkileyici olduğunu ndüşünür durursunuz.kendinizi-fark-ettirin_220

Eğer ondan hoşlanıyorsanız ve sizinle ilgilenmesini, sizi arkadaşı değil sevgilisi olarak görebilmesini sağlamak istiyorsanız, dikkatini çekmelisiniz. 

Yakın İlişkide Olun
Hoşlandığınız kişi iş yerinizden, gittiğiniz spor salonundan veya arkadaş çevrenizden tanıdığınız biri olabilir. Onunla biraraya geldiğinizde mümkün olduğunca ortak konular bulmaya çalışın. Çok fazla konuşup onu sıkmaktan bahsetmiyoruz elbette ancak ortak konularda konuşmak ilgi alanlarınızın fazlalığını görmesini sağlayacaktır. Ona aslında gördüğünden daha fazlasına sahip olduğunuzu fark ettirin. Eğer ilgi alanlarını çok iyi biliyorsanız o konularda konuşmaya özen gösterin ancak gözüne gözüne sokmadan.

Yalnız Kalmanızı Sağlayın

Kalabalıkta bile olsanız, ikinizin başbaşa kalacağı anları kollayın. Balkona hava almaya çıktığında, mutfağa gittiğinde, kahve almaya gittiğinde, dinlenmek için koltuğa oturduğunda gibi mesela.

Flört Edin
Ondan hoşlandığınızı belli etmezseniz, ondan hoşlandığınızı asla öğrenemeyecektir. Bunu aklınızda tutun. Duygularınızı gözlerinizle ve ufak tefek imalarınızla ifade etmeniz mümkün. Küçük dokunuşlar, derin bakışlar, tam gözünün içine bakarak can kulağı ile dinlediğinizi hissettirmek sizi fark etmesinde büyük bir rol oynayacaktır.

Nasıl Hissettiğinizi Söyleyin
İlginizi ve duygularınızı belli etmeye başladıktan sonra, sizden uzaklaşmaya çalışmıyorsa, ısrarla biz arkadaşız imalarını arttırmadıysa ve hatta onunda size karşı yakınlaştığını hissediyorsanız; duygularınızı ona açıklayın. İlişkinizin başlamasında ilk adımı atmak veya adımların atılmasına doğru bir yol açmak her zaman erkeğin işi değildir. Girişken olun ve onu elde edin.

Beni Seviyor Mu ?


Erkeklerin gerçekten ne hissettiklerini kestirmek bazen gerçekten zor olabiliyor. Onlar kadınlar gibi duyguları hakkında  konuşmaktan pek hoşlanmadıklarından sinyalleri takip etmek gerekebiliyor. Tam flört ediyor gibi görünürken diğer bir dakika ilgisiz kaldığını görmek sizi umutsuzluğa sürüklüyor olabilir. 

Endişelenmeyin !
Her ne kadar saklamaya çalışsalar bile verdikleri bazı sinyaller duygularını eleveriyor. Sinyalleri takip edip size karşı neler hissettiğini anlayabilirsiniz. Ve bu sayede belkide size duygularını açıklaması için onu cesaretlendirebilirsiniz.

•Tuttuğu takımın maçını izlemek erkekler için büyük önem taşır. Sizinle yaptığı bir programa katılmak için maç seyretmekten vazgeçiyorsa.

•Erkek erkeğe buluştukları bir gecede sizin yanınızda olmayı tercih ediyor ve katılmak zorunda kaldıysa sürekli sizi arıyor ve mesaj gönderiyorsa.

•Giyimine ve görüntüsüne çok özen gösteriyorsa.

•Randevularınız için heyecanlanıyor ve farklı planlar yapmaya çalışıyorsa.

•Siz ziyaret edeceğiniz için evinde temizlik yapıyorsa.

•Sevdiğinizi bildiği bir yemeği sizin için pişirmeyi teklif ediyorsa.

•Çocukluğunuz ile ilgili daha önce anlattığınız bir anıyı tamamen hatırlıyorsa.

•Biraz kilo mu aldım ?' dediğinizde hayran hayran sizi seyrediyorsa.

•Birşeyle uğraşıyorken birden sizi seyrettiğini fark ediyorsanız.

•Kapıdan çıkıp havanın soğuk olduğunu fark ettiğinizde yanına sizin düşünerek aldığı bir atkı ile karşılaşırsanız.

•Hiç beklemediğiniz bir anda sizi özlediğini söyleyerek çatkapı geliveriyorsa.

•Sizinle beraber bir çocuğu olsa nasıl bir tipi olurdu diye hayal kuruyorsa.

•Uzun zamandır almayı planladığınız birşeyi görmüş, hatırlamış ve sizin için almışsa.

Sizi sevdiği sinyallerini çoktan veriyor demektir...

Sanal Aşkın İncelikleri

Sanal Flörtte Nelere Dikkat Etmelisin!

Dijital çağı yaşadığımız bugünlerde, yaşadığımız flörtlerde teknik sıkıntılar yaşamak istemiyorsanız bu uyarıları dikkate almalısınız. İşte sanal flörtte yapılması ve yapılmaması gerekenler...

Sayısız sosyal ağ ve tanışma siteleri yüzünden, kafanızı karıştıcak arkadaşlık istekleri gelebilir. İlişki potansiyeli olan her isteği kabul etmeyin. Cumartesi birlikte eğlenmeye çıktığınız insanın fotoğraflarını yayınladıktan sonra bir başkası ile birlikte olmak olmaz.  Bu durum uzun soluklu ilişkiler için tehlikelidri.

Facebook profilini temizle
Geçen cumartesi bir araya geldiğiniz biriyle yeni bir ilişkiye başlamadan önce biraz zamana gerekli. İlişki öncesi dijital temizliğe ihtiyaç duyabilirsiniz. İyi bir profil resmi, duvardaki gereksiz gönderilerin silinmesi, arkadaş bulma gruplarının temizlenmesi gibi...

Gerçek hayatta tanışın
Mailler, mesajlar güzel ama daha sonra yapman gereken canlı ve gerçek bir buluşma ayarlamak. Bu onları daha güvenli tanımanızı sağlayacaktır.

İlişki durumunda belirsizlikten uzak durun
Sıra Facebook'ta ilişki durumunu değiştirmeğe geldiğinde  çok hızlı olmayın...
Bu durumu önce sosyal çevrenize yayın ve sevgilinizin de aynı sanal sayfada olmasını sağlayın. Arkadaşlarınızın ikilemde kalacağı garip durumlar yayınlamaktansa net bir şekilde ilişki durumunuzun durumunu belirtin...

Eski flörtleri silin
Yeni bir ilişkiniz varsa arkadaş listenizde olan ve daha önce flört ettiğiniz isimleri silme zamanı geldi demektir.
Bu durum hem ilişkinize hem de eski flörtlerinize ciddi bir saygısızlık olabilir.

Ne zaman bitti bilin
İlişki bitti ve sonrası için planlar yapmalısınız. Eski aşkın hüznünü hafifletmek için ufak yemler kullanmayı deneyin. Bunlar irtibatı tamemen kaybetmenizi engellesin. İleride  sevgi ve saygıyla temasa geçmek isteyebilirisiniz.
Ortak arkadaşlarla aynı anda temasa geçebilirsiniz. Bu durum ilişki bitti ama o  sadece eski bir arkadaş etkisi yaratır...

Geçmiş ilişkileri silin

Geçmiş ilişkinizin bittiğini kabullenip, sanal ortamdada hayatınızdan çıkartın. Yeniden eğlenmek, yeniden aşık olmak sizinde hakkınız. Bunun için belirli bir süre geçirmek isteyebilirsiniz ama resim, mesaj ve iletileri eninde sonunda sileceksiniz. Tabi bunları tamamen bittiğinden emin olduktan sonra yapacaksınız.

Twitter'da fazla acılı kalmayın
Eski sevgilinin eski twitlerini, günlük düşüncelerini, okumak artık yok. Bu sadece gereksiz ayrıntıları öğrenmenize neden olacak. Aynı şekilde onunla ilgili veya üzerine alınabileceği derecede duygusal twitler atmakta yok.

Kirli Beğenileri Kaldır

Daha önceden beğendiğiniz sayfalar ve önceki arkadaşlıklarınız düzenleyin. Çünkü çeşitli bilgilerinize ve resimlerinize ulaşabilir hatta bunları kötü niyetle çarptırarak kullanabilir.










Mesajlaşma Sanatı


Geçen gün arkadaşınızın 90'lar partisinde tanıştırdığı bir kızla yarım saat sohbet ettiniz, çok ortak yönünüz çıktı ve telefonlarınızı alıp verdiniz. Yüzyüzeyken kendinizi 3 boyutlu ifade etme şansınız vardı peki mesajlaşma da nasılsınız?
Mesajlaşmak, günümüzün flört sanatı sayılıyor. Bunun için de küçük tüyolar var. Askmen okurları için özel hazırlamış bu listeye bir göz atmakta fayda var,
İlk mesaj için destansı yazılara gerek yok. Kısa ve casual olması tercih sebebidir.
mesajlasma_450
Cümlelerinizin diyaloga açık olarak bitmesine dikkat edin. Bir sonraki mesajı yazması için ona bahaneler yaratın.
Eğer ilk mesajınızdan sonra birkaç kere daha mesajlaştıysanız, doğru yoldasınız demektir. Yatıyorum, uyuyorum, tv izliyorum gibi cümlelerdense daha aktif bir imaj çizebilirsiniz. Kimse sıkıcı bir insanın hayatına dahil olmak istemez.
Mesajlaşmanızı günaydın, iyi akşamlar gibi hergün devam eden bir rutine sokmayın. Beklemediği zamanlarda mesaj atın, monotonluğu kırın. Gün içinde herkes işinde gücünde oluyor ama mesaj için her kızın en az 1 dakikası vardır.
Her cümleniz flörtöz olmasın. Karşı tarafın gözünde itici bir hal alabilir. Espri yeteneği olan ve relax erkekler, kadınlar için daha çekicidir.
Mesajlaşırken gülen yüz, sembolik ikonları kullanın fakat abartıya kaçmayın. Kendinizi onlarsız da ifade edebilirsiniz.
Gün içinde karşılaşma imkanınız olan yerlerde Biberdeyim, buralardamısın? şeklinde ya da daha önce dalgasını geçtiğiniz bir montla ilgili bir mesaj atabilirsiniz. Kişisel bağ kurmak ve ortak yönlerinizin olması onun da hoşuna gidecektir.
Karşınızdakinin günlük hayatıyla ilgilendiğinizi belli edin. Nasıl geçti günün, akşam planın ne gibi onu önemsediğinizi gösteren sorular sorun. Hatta bir süre sonra sormakla kalmayın, herşey iyi gidiyorsa aksiyona geçin, yemeğe davet edin.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Asosyal Nedir ? Nasıl Ortaya Çıkar ?

Antisosyal Kişilik Bozukluğu
Aşağıdakilerden en az 3′unun varlığı ile birlikte 15 yasından beri suren başkalarının haklarını saymayıp diğerlerinin haklarına saldırı ile kendini gösteren kişilik bozukluğudur.
1-Tutuklanmasına yol açacak davranışlarda ısrar ile kendini gösteren yasalara uygun sosyal davranışlara uyamama
2-Devamlı olarak yalan söyleme farklı takma adlar kullanma zevk ya da kişisel çıkarı için başkalarını aldatma gibi dürüst olmayan davranışlar
3-Aniden sonucunu düşünmeden yapılan davranışlargelecek için planlar yapmama
4-Tekrarlayıcı kavga dövüş saldırılar ile birlikte öfkelilik hali
5-Kendisi yakınları ya da başkasının güvenliği ile ilgili umursamazlık hali.
6-Bir isi yürütememe veya parasal sorumluluklarını yerine getirmeme ile giden sürekli bir soru suçluk durumu
7-Başkasına zarar vermiş fena davranmış birseller çalmış olmasına rağmen duruma ilgisiz kalıp kendini hakli göstermeye calisi k ve bundan vicdan azabı duymamak.
-Kişinin en az18 yasında olması ve 15 yas öncesi davranım bozukluğu belirtileri göstermeye başlamış olması gerekmektedir.

Rahatsızlığın Oluşumunda Rol Alan Etkenler

Ani dürtüsel hareketler ve saldırgan davranışların beyindeki anormal serotonin işlevi nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Bu kişilerin genetik yatkınlık durumları olmasa bile erken çocukluk dönemlerinde anne- babanın maddi ya da manevi yokluğu ebeveynin cezalandırıcı aşağılayıcı tavırlar sergilemesi.
Rahatsızlık psikopati ve sosyopati olarak da bilinmektedir.Hastada 15 yas öncesinde davranım bozukluğu belirtileri vardır. (insan ya da hayvanlara yönelik saldırganlık mala zarar verme başkalarına ait şeyleri çalma ve sahtekarlıklar yapma(ev-okuldan kaçmahırsızlık) ve kuralları disiplini önemli derecede bozma) Bu davranışlar sürekli kendini göstermektedir. Bu kişiler yasadışı isler peşinde koşarlar. Başkalarının düşünceleri onlar için önemli değildir.

Toplumda Görülme Oranı

Erkeklerde % 3kadınlarda % 1 oranında görülmektedir. Madde kullanımı nedeniyle yataklı tedavi görülen kurumlar ve adli mekanlar ya da cezaevlerinde daha yüksek oranda görülmektedir. Çoklukla yalan söyler çevrelerindekileri aldatır çıkar elde etmek ya da sadece zevk almak için başkalarını kullanır ya da yanıltırlar. Öfkelerine hakim olamayıpkavga ederleresleri çocukları ana- babalarını döverler. Ana-baba olmanın gereklerini yerine getiremez düzenli sakin bir aile hayati oluşturamazlar. Tehlike oluşturacak etkinliklere atılırlar (hızlı ve zikzaklar yaparak araba kullanma alkollü araç kullanımı tekrarlayan kazalar yapma gibi ).
Farklı ve zararlı cinsel ilişkiler ve alkol-madde kullanımı görülebilir. Sorumluluklarını yerine getirmedikleri için isten atılmaları işverenle tartışmaları fazladır. Herkes gibi düzenli ve doğru yoldan yasayamazlar. Çok is değiştirirler. Yokluk içinde kalıp sokaklarda yatabilirler. Askerlikleri aldıkları cezalar nedeniyle uzar uzun sureli hava değişimi raporları alırlar.Yaptıklarından pişman olmazlar.Kibirli bir görünüm sergilerler.

Kimlerde Daha Çok Görülür ?

Genellikle sosyo ekonomik düzeyi düşük ve kırsal kökenli kişilerde görülmektedir.

Hastalığın Seyri

Eğer kişi yapılan eylemler sonucu ya da kotu yasam koşulları sonrası ölmezse rahatsızlık 40 yas sonrasında etkinliğini azaltabilir.

Ailesel Yatkınlık

Bu bozukluk hastanın 1. derece akrabalarında genel topluma göre daha çok görülmektedir. Ayrıca bu kişilerin akrabalarında somatizasyon bozukluğu ve madde kullanım bozukluğu da yüksek düzeydedir. Sebepleri:
Çocuklukta dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ileri donemde görülme riski yüksektir.

Detaylar
Verdikleri sözlere pek itaat etmez asosyal insan… Yanlış anlaşılmasın yalancı değildirler, sadece asosyaller.
“Gelirim” denir o an için, düşüncenin özünde de gitmek vardır ama gece olur, yatakta kendisiyle başbaşa kalan
asosyal kararını tekrar tekrar gözden geçirir. Genelde verilen karar “Ne işim var benim orda yaa, açarım TV’mi,
otururum internetimin başına ohh mis gibi” şeklinde olur. Sonuç olarsak asosyal hep evdedir…
Asosyal sinemada…

Utana sıkıla bilet gişesine gider. “Falan filme 1 bilet istiyorum” der. Gişedeki kız koltuk planını ekranda göstererek sorar:
“Nerde izlemek istersiniz…?” Her zamanki gibi en ön sıra bomboştur… Millet manyak mı perdenin tam önünde izlesin…
Asosyal parmağıyla en ön sıranın köşesindeki koltuğu işaret eder. Maksat dikkat çekmemek…
Asosyal okulda…

Bir asosyal yüz alacağını bilse bile tahtaya kalkıp soru çözmez ya da sözlüye kalkıp sorulan sorulara cevap vermez…
Konuyu çok iyi bilse bile içindeki tedirginlik, diğerlerinin onun hakkında düşünecekleri oraya kalkmasına engel olur…
Asosyal ve minibüs yolculuğu…

Minibüste genellikle en arka yada arkaya yakın bir bölüm seçerler… Nedeni basit: Para alışverişi.
Zaten bulunduğu ortamdaki diğer insanlarla dip dibe durmanın sıkıntısını yaşayan asosyal birde
minibüse yeni binenler ile şöför arasındaki para trafiğine alet olursa, o yol bitmez, çekilmez…
Bununla da bitmez asosyalin minibüs yolculuğunda rastladığı zorluklar: ineceği yere yaklaşmasına
rağmen o üç kelimenin asosyalden önce söylenmemesi. Genelde işini bilenler şayet ineceği yere yakın
bir yerlerde minibüs durarsa, orada iner ve eve kadar yürürler..
Asosyallerin kıyafetleri…

Asosyaller hep aynı şeyleri, yıkamaya üşendiklerinden dolayı giymezler. Bunun asıl nedeni giyisi
reyonundaki görevlinin “Size de çok yakıştı, sanki bunu sizin için üretmişler, ben olsam kesin alırım”
gibi sözlerine karşı “Beğenmedim, almayacağım” diyememeleri ve bu sebepten dolayı alışverişe çok
zorunlu kaldıklarında çıkmalarıdır…
Asosyal ve ara sokaklar..

Nerede bir kestirme, nerede unutulmuş bir yol varsa hepsini bilir asosyal. Çünkü o daima tek olmayı,
gözükmemeyi sever. Gideceği yer neresi olursa olsun, onun daima girecek bir ara sokağı vardır.
Bu yüzdendir ki telefonu yada parası gasp edilenler, vücüdunun bir bölümüne bıçak sokulanlar çoğunlukla asosyallerdir…
Asosyal ve gece…

Geceyi sever onlar… Yıldızları izlemeyi yada mehtaba karşı sabahlamayı sevdiklerinden değil.
Karanlık olduğu için, onları saklayan bir örtü olduğu için severler geceyi. Hem geceler ıssız da olur.
Bir taşla iki kuş misali; dilediklerince gezerler geceleri. Ne onları izleyen gözler vardır ne de o dehşet
verici kalabalık…
Asosyal ve çalan telefon…

Evde yalnız kalmak kadar güzeli varmıdır asosyal için? Ama bu güzelliği bir anda bozar çalan bir telefon.
Telefonu açacak kimse yoktur evde ondan başka… Hele de arayan kişi özel numara ise korkusu kat kat artar.
“Alo” demek kadar korkutucu birşey daha yoktur dünyada…
Asosyal tatilde…

Deniz, kum, sahil gibi tanımlara kesinlikle uzaktan bakmakla yetinirler… Mayo yada benzeri şeyler giyerek
denize girmek, kumsalda güneşlenmek hele hele de bunu o kalabalıkta yapmak… İleride bir ada satın alındığında
belki gerçekleşebilecek olan bir rüyadır…


Asosyallık nasıl başlar? Bana göre asosyallık fazla arkadaşı olmayan, içine kapanık, çekingen, sessiz arkadaşların internet dünyası ile buluşmasıyla başlar. İnternette chat, online oyun vb. ile başlarlar.
İnternette yeni arkadaşlar tanır, online oyuna başlar. İlk evrede çekingenlik yaşasa ikinci evrede alışır ve tamamen kendisini kaptırır. Zamanla reelden kopar. Arkadaşları ile bağını koparır. Ailesi ile fazla görüşmez odasında zaman geçirir. Nerdeyse bütün gününü bilgisayar başında geçirir. Üçüncü evrede tamamen bilgisayar bağımlısı olmuştur. Oynadıgı oyunu vb. çok önemser. İnternet aleminin karanlık içersine tamamen girmiştir. Dışarı arkadaşı ile çıktığı zaman utanır. Sanki herkes ona bakıyormuş gibi hisseder. Yabancıymış gibi davranır. Bildiği bi konu üzerinde sessiz kalır. Aklında internet vardır. Biran önce gitsemde oyunu oynasam, chat yapsam vesaire..Giyimine dikkat etmez, duş fazla almaz bilgisayar başından kalkamadığı için. Sanki bilgisayar onun dünyasıymış gibi gelir. Ders çalışamaz, çalışmaya kalksa bile aklında internet vardır. Bilgisayar başından kalksa 30 dk yı geçiremez, zaman geçmek bilmez sıkılır. Reel hayattında gerçekleştiremediği başarıyı internet dünyasında gerçekleştirmek ister. Sinirli, asabi ve genellikle yorgun olur. Dördüncü evrede tamamen bağlanmıştır. Bilgisayar, internet onun her şeyidir. Hatta nerdeyse gününün tamamını bilgisayar başında geçirir (Genellikle online oyun oynayanlar için). Okul zamanında defterlerinin arkasına oyun oynadıgı karakterinin silahını, nickini, itemini vb. yazar. Reel hayatında aradığı arkadaşı sanal alemde bulmuştur. Sanal alem onun hayatıdır.

Bu tip asosyal arkadaşlar tam tersini yapmalıdırlar. Arkadaşları ile zaman geçirmeli, yeni giysiler almalı, eğlenmelidir. Bu sanal alemden kopmalıdırlar. İlk zamanlar zorlansalar dahi sanal alemi bıraktıklarında ne kadar değiştiklerini fark edecektirler.

20 Ekim 2012 Cumartesi

İlk Buluşmada İyi Bir İzlenim İçin Tüyolar

İlk Buluşmada İyi Bir İzlenim İçin Tüyolar
Yeni tanıştığınız bir kızla ilk defa yemeğe çıkacaksınız, iyi bir izlenim için tüyolar nelerdir?

-Randevuya geç kalmak eksi puan, mümkünse 10dk önce mekanda olun ve menüyü inceleyin. Kadınlar ne istediğini bilen erkeklerden hoşlanır, yarım saat ne yiyeceğinizi düşünmeyin.

-Bol soslu spaghetti gibi ağzınıza burnunuza bulaşacak yemekler, soğanlı sarımsaklı menülerden uzak durmalı. Çorba, schnitzel, biftek gibi güvenli menüleri tercih edin.

-Özenli giyinin ama abartıya da kaçmayın. Kuaförden yeni çıkmış izlenimi olmasın, doğal halinizden çok uzaklaşmayın.

-Sohbet ederken karşınızdakini mutsuz ve yalnız anılarınızla boğmayın.Harika bir hayatınız olmasa da yine de işi, gücü, yapacak şeyleri olan, dolu bir izlenim bırakın.

-Karşınızdaki kişiyi etkilemek için eskiden ne kadar havalı ve güzel sevgileriniz olduğundan, onlar tarafından hala arandığınızdan bahsetmeyin. Gözde bir bekar olabilirsiniz ancak hiç bir bayan böylesi bir rekabet ve bir playboy’la ciddi bir ilişki yaşamak istemez.

-Giyim kuşam konusunda yaratıcı olun. Takım elbise güvenli bir seçenek olmakla beraber çoğu bayan tarafından oldukça sıkıcı ve kurumsal bulunuyor. Şık bir jean ve blazer ceket kurtarıcınız olacaktır.

-Bakımsız bir erkek en az bakımsız bir kadın kadar kötü, ancak tecrübelerimiz bize gösteriyor ki kişisel bakım konusunda takıntılı erkekler de oldukça itici olabiliyor. Vücudundaki yağ oranını düzenli olarak takip eden, 6 aylık düzenli detoks’a giren, sürekli salata ile beslenen erkekler bayanlar tarafından çok da hoş karşılanmıyor. Bu konuda motto’muz bakımlı olun ancak bir kadından daha takıntılı ve süslü olmayın.

-İkinci dakikada karşınızdaki kişinin soyismini sormayın, google’da dedektiflik yapmak için biraz kendinize zaman tanıyın.

-Karşınızdaki kişinin mesleğini öğrendikten sonra, örn: avukat, doktor, mimar; mesleğine yönelik müşteri tavrında sorular sormayın. Bu tarz sorular sadece ortamın romantizmini bozacaktır, herkes gün içerisinde yeterince iş ile ilgili sorunlarla uğraşıyor.

-Arabanızı tasarruf etmek adına uzak bir sokağa park etmeyin, vale parking’i tercih edin.
-Yemekten sonra hesap kalemlerini tek tek incelemeyin ve hesabı bölüşmeyi teklif etmeyin. Bahşişte pazarlık yapmayın.

Uzun Mesafe İlişki Rehberi

Uzun Mesafe İlişki Rehberi

Uzun mesafeli bir ilişkiyi nasıl yürütebilirsiniz? En az zararla çıkmanın yolları...
Hayatta bazen ani değişiklikler olabilir. Bu değişikliklerde direkt olarak hayatınıza etki eder. Bazen ilişkiniz iyi yürürken gelen bir iş teklifi, kariyer planlaması veya zorunluluklar sizin ayrı kalmanıza yol açabilir. Bırakın aynı şehiri ayrı ülkelere bile ayrılabilirsiniz.

Peki bu ilişkiyi nasıl yürüteceksiniz?

Birçok kişi bu ilişkini yürümeyeceğini ve sorunlar çıkacağını size söyleyecektir. Ama günümüz dijital yaşamı bu uzaklıkları yakınlaştırmak için elinden geleni yapıyor sayılır. Teknolojinin yardımını alarakta sağlam kökleri olan bir ilişkiyi uzun mesafede de sürdürebilirsiniz. 

Planlar ve yapılacaklar

İş anlaşmaları veya okul için başvurularınızı yapmadan önce birlikte oturup planlamalısınız. İlişkinizi mahvetmeden önce karşı tarafında iş bulma veya okul imkanının olup olmadığını araştırmalısınız. Belkide hayatınızdaki öncelikler içinde sevgilinize önem veriyorsunuz ve iş arka plana atılmalıdır. Bununda gözardı edilmemesi gerekiyor. Çünkü ayrı kalmak, onun özgür olduğunu bilmek ve kıskançlıklar hayatınızı mahvedebilir.

Eğer 1 yıl süresince ayrı kalacaksanız yılda 5 ya da 6 kez buluşabilme imkanınız var. Önceliği yine ona bırakarak 4 kez sizin ziyaret etmeniz ve 1 kez de onun sizi ziyaret etmesini öneririz. 1 aydan sonra sevginizde azalma durumu olabilir ama bununla savaşmanız gerekiyor.

İlk olarak yıllık izin tarihlerinizi denk getirmek için bir plan yapmalısınız. Bütün yıl boyunca planlı bir şekilde takvime uyup tatiller ve yıllık izinler dışında diğer tatil günlerini de hesaba katabilirsiniz. 
İletişim herşeyin başı

Dijital çağda birbirinize ulaşamama gibi bir şansınız yok. Uzun mesafeli ya da yurtdışı telefon görüşmelerine bir servet harcamanız gerekmiyor artık. 

Bu yüzden akıllı telefonlar sizin en büyük silahınız olacak. Hem paranız cebinizde kalacak hem de daha çok iletişime geçeceksiniz. Skype, Viber ve WhatsApp gibi aplikasyonlar sizin başucunuzda durması gerekenlerden. Yalnız bu araç gereçleride kullanırken ayarı tutturmanız gerekiyor yoksa karşı taraf için sıkıcı olabilirsiniz.

Videolu görüşmeler yüzyüze olacağı için sevginizin tekrar kıpraşmasını sağlayacaktır kesinlikle.

Neden ayrı olduğunuzu unutma!

Önceliğin neden ayrı olduğunuzu hatırlamak olsun. Ondan ayrı iş ya da okumak için kaldıysan sadece o işe odaklan. Bitir ve geri dön. İlk haftalar bu zor olsada sonra alışacaksın. Kıskançlık ondan uzak olduğun ve her tanıştığı yeni insan üzerinden devam edecek. Kıskançlık sorununu aşmak zorundasın. Ne kadar güvenirsen o kadar kafan rahat olacaktır. Tabii ipleri elinden bırakmadığın sürece...

Zaman senin yanında

Zamanın geneline bakınca uzun görünecek fakat işin içine girince zaman hızla akıp gidecektir. Bu zamanın içinde ne kadar sakin kalırsan o kadar başarılı olursun. Ayrı kalmanın bir avantajı vardır  o da eğer ilişkiniz uzak mesafeden sağ çıkarsa hayatın diğer zorlukları kolay kolay o ilişkiyi bitiremeyecektir.

18 Ekim 2012 Perşembe

“Seni seviyorum” demenin 20 değişik yolu


Neler yaptığımızda eşimizi mutlu ettiğimizi tespit ederek ortaya “sevgimizi gösterme şekli listesi” çıkardık. Bu listede “seni seviyorum” demenin ufak ama etkili yollarını bulacaksınız.

1- İşe gitmediği bir gün ya da bir hafta sonu kahvaltısını yatağına götürün.
2- Doğum gününde en sevdiği arkadaşlarını çağırarak ona sürpriz bir parti düzenleyin.
3- O çok sevdiği sanatçının, gitmeyi çok istediği konserine bilet alarak sevindirin onu.
4- Eve gelir gelmez ya da yolda buluştuğunuz ilk anda hiçbir şey söylemeden dudaklarına kocaman bir öpücük kondurup kollarına atlayın.
5- Sizin için yemek hazırladığında kötü bile olsa “Eline sağlık, harika olmuş” demeyi ihmal etmeyin.
6- Tuttuğu takımın formasını giyip onunla birlikte futbol maçı izleyin.
7- Buzdolabını eşinizin favori yemeği ve içeceğiyle doldurun. Sonra da dolabın üzerine “Hepsi senin için” gibi mini bir not bırakmayı unutmayın.
8- Duşa girdiğinde siz de arkasından banyoya girip sırtını ovalayarak masaj yapın.
9- Sabah ondan evvel evden ayrılacaksanız evin çeşitli yerlerine komik ve sevgi dolu sözler yazın, sabah güne güzel başlasın.
10- Arkadaş grubuyla dışarı çıktığınızda birbirinizden uzakta oturuyor ve başkalarıyla sohbet ediyor olsanız da arada göz teması kurup sıcak bir gülümsemeyle flörtöz bakışlar atın.
11- Erkek arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkmak istediğinde sorun yaratmayın, bırakın gitsin. Ona güvendiğinizi gösterin.
12- Eğlenceli ve bol alkollü bir gecenin ardından “Sana bu kadar içme demiştim” diye söyleneceğinize bu durumla eğlenin ve eve dönüşte arabayı siz kullanın.
13- Eşinize satranç takımı, oyuncak araba gibi, hobilerine uygun hediyeler alın.
14- İşle ilgili çok önemli bir toplantı öncesinde ona zeki ve çok yakışıklı olduğunu yazdığınız bir mesaj gönderin.
15- Bir tartışma ya da gerginlik sonrası ellerinden tutun ve bir öpücük verin. Bu sayede gerginlik yerini sevgiye ve tutkuya bırakacaktır.
16- Genelde seks yapmayı istediğiniz halde ‘iyi kız’ durumunuza yediremeyip bunu dile getirmekten ya da belli etmekten çekiniyorsanız, bu defa bir değişiklik yapın ve sevişmeyi siz başlatın.
17- İşe giderken giyeceği ceketin cebine sevgi notu yazıp bırakın. Elini cebine attığında mutlu olsun.
18- Küveti iyice köpürtün ve günün yorgunluğunu atması için onu küvete davet edin. Gerisi size kalmış.
19- Sabahları alarm çaldığında hemen yataktan fırlamaktansa alarmı kapatın ve bir süre kucaklaşın.
20- Masaj isteyip istemediğini sormadan şehvetli bir masaj yapın.

EGO TATMİNİ

egoAh bu kadınlar neden bu ülkede böleler?Bara gidersiniz kız size dakikalarca bakar,yanına gidersiniz,”sen beni ne sandın?” çok garipler..Ne sanayım?Güzelsin ve bakışıyoruz geldim işte..Neyse tavlarsınız gezersiniz,hadi eve gidelim evde devam edelim dersiniz,”sen beni ne sandın?”..Neyse eve gidersiniz elinizde içki yaklaşırsınız hoop dur bakalım ”sen beni ne sandın?”..Neyse eve gidersiniz öpüşmeye başlarsınız,ileri gitmek istersiniz,heey ”sen beni ne sandın?”..
Lütfen artık bu oyunları bırakalım,istiyorsak konuya direk girelim..Ben seni bişey sanmadım,sadece güzelsin ve seni istiyorum sen de istiyorsun ama sırf egonu tatmin etmek için beni oyalıyorsun aynı zamanda kendini de..Birini istiyorsanız size yaklaşmasına izin verin..Biliyorum kolay kadın olmak istemiyorsunuz yani bu sizin savunma mekanizmanızın verdiği cevap, yanlız şunu unutuyorsunuz adam malın tekiyse o adamla altı ay sonra da birlikte olsanız hakkınızda iyi şeyler düşünmeyecektir.Birini istiyorsanız ortamda müsaitse anın tadını çıkarın vay efendim basit kadın olmayayım,hemen birlikte olmasam daha iyi olur gibi saçma sapan şeylerle vakit harcamayın..
Bir arkadaşın bir sözü var Türkiye’de kadın tavlamakla avrupa’da,slav ülkelerinde kadın tavlamayı ”premier lig” ile ”amatör lig” de top koşturmaya benzetir hep..Gerçekten Türkiye’de kadınları tavlamak avrupaya kıyasla çok bilgi ve beceri gerektiren bir olay..Bir erkek Türkiye’de rahatlıkla kadınlarla birlikte olabiliyorsa Avrupa’da neler yapar tahmin bile edemiyorum..Ben o rus erkeklerini,o ingilizleri,italyanları gelsinlerde göreyim bakalım Türkiye’de top koşturabiliyorlar mı?Tabi alışkın değil onlar,oralarda çok kolay bu işler,gidersin bir bara kız sana bakıyorsa ısmarlarsın içki sonra kız sorar sana evin yakın mı diye?Hade gel de ısmarla bakayım bizim kızlara bir içki alırsın cevabını anında ” u think that ı am whore or wat?” ;)

Mutluluğunuzu 'Feda' Etmeyin

Hayatınızdaki insana karşı çok fazla sabırlı davrandığınız oldu mu hiç? Hani bazı insanlar vardır, sizi anlamazlar. Onunla aynı yastığı paylaşmanıza, bir ömrü birlikte yaşamanıza rağmen sizi sarıp sarmalamaktan, sevmekten, desteklemekten uzaktır. Sevgi sözcüğü dilinde kalır, onun için yakınlaşmak sadece sevişmekten ibarettir. 
 
 
 
Sair zamanda ise uzaktır... En mutlu anınızda sizi yakalayıp eleştirmekten, yerin dibine sokmaktan zevk alır. İşte bu insanla birlikteyken "Ben aslında çok güçlü biriyim. Bu insanı hayatımda tolere edebilirim. Taşıyabilirim. Sevgiyi göstermese de yaşayabilirim," dediniz mi hiç? Haklarınızdan ödün verdiniz mi? Varabileceğiniz maksimum mutluluklardan fedakârlık ettiniz mi? Acınızı, doymamışlığınızı dillendirmeden, kendinizi hüzne kaptırmadan, etrafınıza mutluluk oyunu oynamaya devam ettiniz mi? "Onlar mutlu olsun da, ben nasıl olsa güçlüyüm, kendimi idare ederim..." Kısacası başkalarını, kendinizden öne koydunuz mu? Bunun tersini yapmak istediğinizde SUÇLULUK yakanıza yapıştı mı hiç? Şimdi daha derinlere gidelim... 
 
 
Bu durumu devam ettirdikçe, para akışınız yavaşladı mı? İşleriniz bozuldu mu? Hele hele, iş sıkıntılarınızı yanı başınızda sizinle hayatı paylaşan insana söylemekten kaçındınız mı? Muhakkak sizi anlamamıştır. Neşenizi, enerjinizi hep aşağı çekmeye devam ettiği için sonunda bütün bolluk ve rızkınızı da diplere çekmeye devam edecek ve kendisi bunun farkına bile varmayacaktır.

Bilinçaltındaki Suçluluk Duygusu 
Güzel bir kadındı. Başarılıydı. Herkes gibi o da mutlu bir yuvaya sahipti. Evliydi ve iki de çocuğu vardı. Ama gelin görün ki, hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi olmuyor. Kocası onu anlayamıyordu. Kendisi kadar güçlü değildi o. İşleri bozulmuştu. Özgüveni yerlerdeydi ve bütün hırsını karısının başarısından, sosyal konumundan alıyordu. Ona sarılmak, dertlerini paylaşmak mümkün değildi. 

 
 
 
Kendisine acımaktan, hayata öfkelenmekten, ailesine sevgi vermeye fırsatı kalmıyordu ki... Genç kadın ailenin direği olmak durumunda kalmıştı. Çocukları onun yüzüne bakıyor, kendi anne babası bile ondan yardım bekliyordu. Kocası kâğıt üzerinde ve yatakta, hatta bedensel olarak bile doymaktan feragat etmişti. Bunun ahlaki bir erdem olduğunu düşünürüz, öyle değil mi? Oysa madalyonun bir de öbür yüzü var. Her türlü alanda daha aza razı olmak, idare etmek, kendimizi arka plana atmak, bilinçaltımızda derin bir yaranın ve SUÇLULUK duygusunun belirtisidir. Ve bu duyguyu temizlemezseniz, gün geçtikçe parasal olarak da derinlere gömülürsünüz. Aşağı çekilirsiniz.

Eş Seçmek Bir Oyun Değildir 
Kilo alırsınız. Yakışıklı ve olgun bir erkek vardı. Varlıklı sayılabilecek kadar güzel para akışı sağlayabildiği bir işi vardı. Ticaretle uğraşıyordu. Ama öyle bir kadınla birlikteydi ki, onu anlamaktan, bütünleşmekten uzak, sadece maddi olanaklara önem veren, markayı, arkadaşlarına hava atmayı içsel mutluluğun anahtarı zanneden bir kadındı... Gençti. Güzeldi. Ve güzelliği, işvesi, giyimi, havasıyla olgun ve yakışıklı iş adamının başını döndürmüştü. 

 
 
Ne yazık ki bu adamın da zaman içinde işleri bozuldu. Yine benzer bir sebeple... Genç kadın ondan para kopartabilmek, lüzumsuz alışverişlerini kabul ettirebilmek için onu suçlu hissettirmeyi seçmişti. Ne tehlikeli bir oyun bu bir bilseniz... Bilinçaltına bu duygu bir kez yerleşti mi, bir daha çıkaramazsınız ve hayatınız zehir olmaya başlar. Ve sebebini asla anlayamazsınız. Eş seçmek bir oyun değildir. Sadece fiziksel özellikler asla yeterli değildir. 
 
 
 
 
Bütünleşemediğiniz, size mutluluk ve hafiflik değil de ağırlık ve suçluluk yükleyen kimseyle birlikte olmayın. Çocuklarınız için bile... Onlara kötü örnek olursunuz. Örnek verdiğim kadın ve erkekle çalıştık ve şimdi işleri düzeldi. Her zaman bilinçaltınızda sıkışmış olumsuz duygularınızı temizlemenin yolunu arayın. Mutluluk ve bolluğun anahtarı burada... Ve lütfen hayatınızdaki insanı doğru seçin

GÜNÜN SÖZÜ

Sağır bir kocayla, kör bir kadın mutlu bir çifttir.
                             Anonim

17 Ekim 2012 Çarşamba

İSİMLERİ UNUTMAMAK MÜMKÜN

Tanıştığınız insanların isimlerini hatırlayamayanlardan mısınız? İnsanların isimlerini hatırlıyor olmak hem iş yaşamında hem de sosyal alanda oldukça önemli bir değer. Çünkü her insan kendi adını duymaktan hoşlanır...

İSİMLERİ HATIRLAMAKTA ZORLUK ÇEKENLERDEN MİSİNİZ?

Yoğun ve stresli iş hayatında unutkanlık giderek artıyor. İsimleri hatırlamanın avantaj olduğu düşünüldüğünde bu konuda zorlananlar için iletişim uzmanı Ahmet Veli Olgundeniz uyarılarda bulunuyor

İnsanların isimlerini hatırlıyor olmak hem iş yaşamında hem de sosyal alanda oldukça önemli bir değer. Eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in parti delegelerinin hepsinin isimlerini doğru olarak hatırladığı ve il ziyaretlerinde karşılaştığı insanlara isimleriyle hitap ettiğini biliyor muydunuz? Her insan kendi adını duymaktan hoşlanır. Müşterilerinize veya müşteri adaylarınıza isimleriyle hitap etmek, onlarda önemli olduklarına dair hisler uyandırır. Aranızda sıcak bir iletişimin başlamasının ilk adımıdır. Pek çoğumuz insanların isimlerini hatırlamanın önemli olduğunun farkındadır ancak bu sorunu nasıl aşacağını bilemez. "Hay Allah adınızı şimdi hatırlayacağım", "Dilimin ucunda ama bir türlü aklıma gelmiyor" şeklindeki mazeretle sığınmak yerine, iletişim uzmanı ve Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahmet Veli Olgundeniz’e insanların isimlerini aklımızda nasıl tutabileceğimizi sorduk. Medicalpark ve İnci Holding başta olmak üzere pek çok büyük şirkette eğitimler veren Olgundeniz, yüzlerce insana isimleri nasıl akıllarında kolayca tutabileceklerini öğretiyor. 

Neden insanların isimlerini çabucak unutuveriyoruz? 

Modern yaşam tarzının ürettiği iş yoğunluğu ve stres bu zafiyetin ana tetikleyicisi. Dikkatimiz çoğu zaman dağınık oluyor. Aklınızda başka şeyler varken birisinin ismini aklınızda tutmanız zor. Ayrıca bize okullarımızda nasıl konsantre olacağımız ve bilgiyi beynimize nasıl yerleştirmemiz gerektiği öğretilmiyor maalesef. 

Peki siz tanıştığınız herkesin ismini hatırlayabiliyor musunuz gerçekten? 
Tanıştığımız herkesin değil, bizim için önemli olan kişileri hatırlamamız gerekir. Yani bir satış temsilcisinin müşteri listesini mutlaka aklında tutması gerekir. Bir CEO veya genel müdür iseniz çalışanlarınızı isim isim bilmek önemli bir motivasyon unsurudur. Ancak pazardan meyve aldığınız satıcının ismini bilmeniz gerekli olmayabilir. Sorunuza dönelim, "evet" ben tanıştığım, elini sıktığım insanların hemen hemen hepsini hatırlarım. Mesela şu an benim 200 öğrencim var ve hepsine teker isimleriyle hitap ederim. 

Peki bu işi nasıl öğreneceğiz? Eğitim almak şart mıdır yoksa kendi kendimize okuyarak bu beceriyi geliştirebilir miyiz? 

İki buçuk - üç saatlik bir eğitimle bu işin tekniğini öğrenebilirsiniz kolaylıkla. Kendi kendinize öğrenmeye gelince... Yanıtım "evet" kendi kendinize de öğrenebilirsiniz. Ancak tabi işin zorlukları var. Kısa bir anekdot: Necip Fazıl Kısa Kürek, Üsküdar vapur iskelesindedir ve Karaköy’e geçmek üzere gemiye biner. Bu sırada yanına bir yolcu yaklaşır ve der ki "Üstad, peygamber olmasa da biz akıl yoluyla Allah’a ulaşırdık" der. Üstad, yolcuya dönüp dalgalı denizi işaret ederek, "O halde niye vapura biniyorsun, yüzerek geçsene karşıya" der. 
Herkes isimleri akılda tutabilir mi? 

Patolojik bir durum yoksa kişi normal ve sağlıklıysa herkes aklında tutabilir. Ben her eğitime girdiğimde salondaki 50 kişinin adını kısa sürede (kişi başı ortalama beş saniye) aklıma yerleştirir ve hatasız bir şekilde hızla sayabilirim. İki yıl önce verdiğim bir eğitime katılan kişileri hâlâ hatırlayabiliyorum. Düşünün ben hafıza şampiyonu değilim, sıradan sizin gibi bir insanım. İşin sırrı tekniktedir. 

Bir ismi ne kadar süreyle aklınızda tutabilirsiniz? 
Bir ismi öğrendikten sonra hiç tekrar etmezseniz ortalama 15 gün kadar aklınızda kalır. Bu süre bazı kişilerde çok daha uzun olabilir. Ancak tekrarlamak bu işin olmazsa olmazlarındandır ve tekrar yaptıkça isimler kalıcı hale gelir. 

Peki bu işin bir sınırı var mı? Yani beynimize fazla yükleme olması gibi bir durum?
Bir insan hayatında kaç kişinin ismini bilmesi gerekir ki? 300-400... Hafıza çalışması yapanlar bir kerede 5 bin kelimeyi ezberler. Beynimizin muhteşemliği karşısında isim bilgilerini akılda tutmak onun için çocuk oyuncağıdır. 

Peki bu konuda eğitim almak isteyenler ne yapmalı? 
İstanbul’da 23 Eylül’de bir eğitimimiz olacak. Bir de İzmir’de Yeni Asır Gazetesi’nin desteğiyle bir eğitim düzenleyeceğiz. Eğitimler hakkında bilgi almak isteyenler info@kariyerdoktorum.com’a mail atabilir veya www.kariyerdoktorum.com adresine başvurabilir veya bana sosyal medyadan ulaşabilir. facebook.com/ahmetveliolgundeniz.

UNUTMAYI ENGELLEMEK İÇİN:
1. İlgili olun Bir çoğumuz insanların isimlerine dikkat etmez hatta tanıştırıldığımız an bile genellikle kendimize odaklanırız. İlk adım, tanıştırıldığımız insanı dikkatle incelemektir. 

2. İsimleri doğrulatın Bir insanın birden fazla ismi olabilir. Hangi ismi kullandıklarını sorun. Böylelikle ismi bir kaç kez tekrar etme şansınız olur. Ayrıca seminerler ve konferanslarda insanlar hep resmi bir takım ünvanlar ve uzun isimleriyle anılırlar, yaka kartları da yanlış yazılmış olabilir. İsimleri doğrulatın, hem aklınızda kalma şansı artar hem de insanlara mutlu olacakları bir şekilde hitap edeceğinizden emin olmuş olursunuz.

3. İsimlerinin, alınlarında yazılı olduğunu hayal edin. Amerika’nın eski başkanlarından Franklin Roosevelt, Beyaz Saray’da çalışan herkesin ismini bilmesiyle etrafında hayranlık uyandırıyordu. Peki ama nasıl? Otobiyografi yazarlarına göre Roosevelt, tanıştığı her insanın isminin alnında yazılı olduğunu hayal edermiş. Uzmanlar bu tekniğin işe yaradığını söylüyor, ancak ismin sevdiğiniz renkte yazılmış olması gerektiğine dikkat çekiyorlar. 

4. İsmi bağdaştırın Karşınızdakinin ismini tanıdığınız veya ünlü birisiyle benzeştirmeye çalışın. Bir zamanlar Serhan adında birisiyle tanışmıştım. Beyefendinin burnu biraz büyükçeydi. Tokalaşırken kafamda Serhan Bey’i Jül Sezar’a benzettim. Sezar’ın resimlerini görmüşseniz onun da burnu biraz büyükçedir. Ayrıca Serhan Bey’in başında da Sezar’ınki gibi zeytin yapraklarından yapılmış bir taç olduğunu hayal ettim. Şimdi aradan yıllar geçmesine rağmen o adamı her gördüğümde aklıma başındaki tacıyla Sezar geliyor ve hemen ardından da Serhan kelimesine ulaşıyorum. 

5. Sık sık kullanın İsmi akılda tutmanın bir yolu da konuşma esnasında ismi sık sık tekrarlamaktır.

İLETİŞİM SORUNLARI

Öncelikle iletişim kurma becerilerimizi geliştirmek için etkin iletişimin önündeki engelleri bilmeliyiz. Hem özel (sevgilimiz yada eşimiz) hem de sosyal yaşamımızda (iş çevremizde yada öğretmenlerimizle) başkalarıyla çatışmaya girdiğimiz yada anlaşmazlığa düştüğümüz zaman hiç de az değildir. Güç ispatlama mücadelesi; yani ben lider olmak istiyorumdur. Yavuz yada Eren’i çok iyi anladığım, düşüncelerini bildiğim, duygularını kavradığım halde Eren’i yenmek, alt etmek ve üste çıkmak için her fırsatta kapışıyorumdur. Kişisel çatışma; yaşanıyor olabilir. Örneğin benim nefret ettiğim yada eskiden bana bir dost kazığı atan yada terfime engel olmuş biri olan Mutlu’ya benzediği için Yavuz’a sinir olurum, söylediklerinin tersini yaparım, onu dikkate almam ve rezil etmeye çalışırım. Amaç çakışması; varsa. Yani ben ekip lideri olarak toplantıya geç gelenleri dışlamamayı herkese eşit davranılması gerektiğini düşünüyorsam, Şensu ise bir ekip lideri olarak toplantılara geç kalanları gruptan dışlamayı ve ceza vermeyi düşünüyor olsun. Her ikimizde birbirimizi anladığımıza, duygu ve düşüncelerimizi bildiğimiz halde sürekli kavga eder ve bir türlü uzlaşama sağlayamayız. Bu saydıklarımız iletişim açısından pek önemli değildir. Etkin iletişim kuramamanın sorunları çok daha farklıdır. Kökleri çok daha derinlerde olabilir.

* Korkular
* Ön Kabuller
* Duyarsızlık
* isim Takma Merakı
* Kendine Güvensizlik
* Sürekli Kendini Öne Çıkarma


Gibi nedenlerle anlaşamıyorsak o zaman iletişim sorunları vardır.

İletişim Korkuları

* Yeni Durum ve insanlardan (ortamdaki görüşleri hemen kabul ederiz)
* Yanlış ğeyleri Söylemekten (konuşamayız)
* Alaya Alınmaktan (söyleyeceğimiz şeyleri küçümseriz)
* Baikasının Gözüne Aptal Görünmek (düşündüğümüzü söyleyemeyiz)
* Duygularımızı ifade Etmek yada Duygularımızı Kontrol Edememekten Korkmak
(duygularımızı bastırırız)
iletişim korkuları arasında sayılabilir.


İletişim Kazası Ön Kabuller

Ön kabul; bir fikir, duygu yada olguyu gerçek olup olmadığını bilmeden geçerli saymaktır. Geniş anlamda bir şeyin nasıl olduğunu ve nasıl olması gerektiğini hakkındaki inançlarımız, değerlerimiz ve tutumlarımız bizim ön kabullerimizi oluşturur.

Örneğin; Üretim Müdürü Yardımcısı Oben sizde Genel Müdürsünüz. şirket pazarlama bölümünde sorunlar yaşamaktadır. Ve siz Oben’nin bu sorunları halledeceğini düşündüğünüz için buraya aktarmak istediniz ve daha yüksek maaş vererek en sorunlu yere müdür yaptınız. Fakat tıkır tıkır işlerin yürüdüğü yerden sorunlu bir yere gitmek Oben için sürülmek sayılmaktadır. Yapılan terfi ve ücret artışına rağmen istifayı basar. Ama siz bir Genel Müdür olarak Oben’e Pazarlama bölümünde sorunlar olduğunu bu bölümün iyileştirilmesi için Oben gibi temiz, düzenli ve planlı çalışmanın yanı sıra ikna kabiliyeti ve müzakerelere hakim olabilme gibi özelliklerinden dolayı bu problemlerin üstesinden gelebileceğinden bahseden cümleler kurarsanız etkin bir iletişim kurmaya başlamışsınızdır. Genel Müdür olarak böyle bir konuşma yapmadan Oben iletişimi kopartmış biri olarak hatalıdır. Bu bölümün kötü bir şöhrete sahip olduğunu bu nedenle bu bölüme alınmasını içerdiğini söyleyebilirdi. Gene de Genel Müdürün açıklaması gereklidir.


Duyarsızlık

Kimi zaman başkalarının duygularını dikkate almak bize fazla gelir. Akşam yorgun argın eve geldiniz. Hemen kızınız “Anne be çirkin miyim?” yada sevgiliniz sizden ilgi beklediği halde ilgisiz bırakırsanız. Tabi bu davranışlarınızın birkaç tekrarı halinde kızınız yada sevgiliniz sizinle paylaşmayı ve dertleşmeyi kesecektir. Yani isa’nin kızmasına Çiğdem’in sorularını yanıtsız bırakırsam iletişim kurulabilir miyim?

İsim Takmak

Örneğin şişko Ahmet, Motor yada Tavşan Leyla gibi nitelendirmelerle isim takılan kişi görünüşte belli etmese de bundan pek hoşlanmaz için için üzülür. Örneğin okulda sorunlar yaşayan çocuğuyla ilgisiz davranışlar sürekli “geri zekalı, kuş beyinli 90 aldın da 100 niye alamadın? 75 alan 80 de alırdı.” Gibi olumsuz eleştiriler ve isim takmalar kişiyi çok kötü etkiler, kişi zamanla kendini yetersiz hissetmeye başlar ve sizinle olan iletişimi zayıflamaya
başlar.


Kararsızlık

Konuşurken “şey, eee, Yaniii, Hımmm, Ne Diyordum” gibi ifadelerin sık sık kullanılması ve alışkanlık hale gelmesi kişinin karar vermekten yada söylediklerinin
dinlenmeyeceğinden korkuyor demektir yada düşünce tembelidir. Bu nedenle iletişim kurarken mesajı hazırlamak ve hazırlanmış bu mesaj bizi “eee, şey” demekten kurtarır.


Alınganlık

Alıngan kişi, karşısındaki insanların her söylediğinden mutlaka kendine yönelik bir olumsuzluk çıkartır. Kendisiyle öteki insanlar arasında duvarlar ördüğü için iletişim bozulur.

Ben-Merkezcilik

iletişim, iki tarafın yer aldığı bir süreçtir. Tarafların düşünce ve duygularını ifade edebilmeleri ve birbirlerinin düşünce ve duygularının doğru anlayabilmesi için iki tarafında yukarıda saydığımız engellerin yanında “sürekli kendinden bahsetmesi” den dolayı iletişim gerçekleşmez. Kendimizi Doğru ifade Edebilmek insanlar konuşurken pek çok şey söyler. Ama verdiğimiz mesajlar esas olarak Gözlem, Düşünce, Duygu ve ihtiyaç olmak üzere 4 öğeden oluşmaktadır. 

Gözlemler

Bu bir bilimcinin, dedektifin veya televizyon muhabirinin dilidir. Beş duyumuzla gözlemlediklerimizi aktarmaktadır. “Bu sabah Necla okula geç geldi” gibi. Düşünceler Duyduğumuz, dokunduğumuz ve gözlemlediklerimiz hakkında varılan sonuçlardır. Bu sonuçlar aracılığıyla aslında ne olup bittiği ve neden böyle olduğunu kavrarız. Bir şeyin iyi veya kötü, doğru yada yanlış olmasıyla ilgili diğer yargılarımızı da düşüncelerimizin bir parçasıdır. “Bu çocukla arkadaşlık etmen iyi değil” (değer yargısı) “Bu adamla iş yapılmaz”